Var olan bir
durumun çevreden istenilen tepkiyi alabilmek adına olduğundan farklı
yansıtılmasını yalan söyleme davranışı olarak tanımlıyoruz. Aileleri tedirgin
eden ve kaygılandıran yalan söyleme davranışı, beş-altı yaşlarına kadar
korkulacak bir durum değildir. Zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimi göz önünde
bulundurduğumuz zaman yalan kavramına çocuğun anlam vermesi, ahlaki bir yapı
içerisinde değerlendirmesi altı yaşından sonra ortaya çıkabilmektedir. Çocuğun
duygusal dünyasında ürettiği senaryoları, hayalindeki kahramanları ve onlarla
olan ilişkilerini gerçek bir durum gibi sizinle paylaşıyor olması yalan olarak
değerlendirilmemeli, kendini size açtığı bu davranışlar engellenmemelidir.
Okul dönemindeki
bir çocuğun yalan söylemesinin sebeplerine bakacak olursak; Beklentilerini
karşılayamayan çocuk, mahçübiyet duygusunu yaşamamak ve ailesine hayal
kırıklığı yaşatmamak adına durumu olduğundan farklı yansıtabilir. Örneğin; Arkadaşıyla kavga etmeyeceği konusunda babasına
söz veren çocuğa, komşudan gelen şikâyet üzerine, yaşananların sebepleri
suçlayıcı bir tavırla sorulursa olayı inkâr edebilir ya da kendini haklı
çıkarmak için yalan söyleyebilir.
Yapılan bir araştırmada yalan söyleyen çocuklarda aşağılık duygusu, suçluluk
duygusu, saldırganlık ve kıskançlık duygularının baskın olduğu gözlemlenmiştir.
Bu durumda gösteriyor ki çocuklarımız bir şekilde çevreden kabul görme, eksikliklerinden dolayı değer kaybetmeme,
etrafındaki insanları mutlu ederek onların ilgisini ve sevgisini kazanma adına
bu davranışları sergiliyor. Örneğin; Fakir bir öğrenci, sınıf arkadaşlarına
eksikliğini yaşadığı yönünü hissettirmemek için maddi durumunun iyi olduğunu söyleyebilir
veya ailenin, okulun, toplumun onaylamadığı bir davranışı gerçekleştiren çocuk
farklı senaryolarla durumu kabul edilebilir bir şekilde değiştirebilir.
Bazı çocuklarda belli bir yaşa gelmesine rağmen olayları abartarak,
ilginç bir halde hayretler içerisinde anlatarak çevresindeki insanların
dikkatini çekmekten onları şaşırtmaktan büyük zevk alır. Bu tip çocuklar aile
ve arkadaş ortamında kişisel özellikleri ile anlam ifade edememenin oluşturduğu
eksikliği giderilmeye yönelik davranış sergilemektedir.
Kişilerin var olan durumdan zarar görmemek için söylediği yalanların
yanında bir de sistemli olarak bazı amaçları gerçekleştirmek için gerçeğe çok
yakın bir şekilde kurgulanmış yalan söyleme davranışı vardır. Ailesinden ve
arkadaşlarından soyutlanan, çevresinde meydana gelen değişiklere karşı kayıtsız
kalan çocuğun yalan söyleme davranışına çalma davranışının eklenmesi ile olay
kontrolden çıkmaktadır. Diğerlerinden farklı özellikte olan patolojik yalan,
duygudurum bozukluğu belirtisi olarak değerlendirilmektedir.
Genel olarak değerlendirdiğimizde günlük yaşamda karşılaştığımız
yalanların çoğu aile içi iletişim eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Çocuğunu
idealize etmiş olduğu prototipe benzetmeye çalışarak ve akranlarıyla
karşılaştırarak kendi benliğini tatmin etmeye çalışan aileler, çocuklarına hata
yapma ve zayıf olma hakkı tanımamaktadırlar. Eğer çocukla aile arasındaki
duvarlar yıkılır karşılıklı olarak yapılan yanlışlıklar, sorumluluklar,
yetersizlikler yargılamadan konuşulabilir ve var olan problemler eleştirilmeden
kabul edilip, çözüme kavuşturma konusunda ortak hareket edilebilirse belki
yaşanan problemler tamamen ortadan kalkmayacak fakat yalan söyleme davranışı
kontrol altına alınacağından dolayı problemin büyüyüp çözümsüz hale gelmesi
engellenmiş olacaktır.
Şanver YEREBAKAN
Klinik Psikolog / Psikoterapist
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder