Uzun süreli beraberliklerde ilişki, üç temel kaynaktan
yeterince beslenemediğinde zayıflar, hantallaşır ve yaşam enerjisi olmak yerine
yük haline gelmeye başlar. Sevgi, saygı ve güven olarak bilinen ve alt
başlıklarında onlarca ihtiyacın dengeli bir şekilde karşılanmasını sağlayan bu
kavramların ilişkide varlığı, hayatın devamı için gerekli olan güneş, hava ve su gibidir. Bu ihtiyaçlar
giderilmediğinde ilişki güç kaybetmeye, canlılığını yitirmeye ve zamanında
müdahale edilmediği takdirde kaybedilmeye mahkümdür. Bu ayakların durumu
üzerinden ilişkiyi değerlendirip, kesilmesi gereken kangren mi iyileşmesi
istenilen yaşam alanı mı olduğuna siz karar vereceksiniz. Sacayağı olarak
gördüğümüz bu üç faktörün ilişkiye yansımalarına kısaca bir göz atalım.
Sevgi ( Yakınlık, Şefkat, Aşk, Cinsellik ) :Sevgi, var olan
potansiyellerimizi hedeflerimiz doğrultusunda hayata taşımak için ihtiyaç
duyduğumuz en önemli duygulardandır.
İnsan sevildiğini hissederse büyür, güçlenir, değerli hisseder ve
kendini ortaya koyar. Değer vermek, yakınlaşmak, dokunmak, karşı taraf ihtiyaç
duyduğunda şefkat göstermek gibi sevgi temelindeki paylaşımlar evlilik
öncesinden kalan yaraların sarılmasına ve travmaların iyileşmesine katkı sunar.
Bir başkası için onarıcı olan bu sevgi, kişinin kendiyle bağ kurmasıyla mümkün
olabildiği için, iki tarafa da iyi gelen şifalı bir duygu halini alır. Cinsel
istek ve arzuların sevgiyle yoğrulması sonucunda ortaya çıkan aşk ise ilişkinin
güçlenmesini ve iki tarafın birbirinde eriyerek bütünleşmesini sağlar. Tatmin
edici cinsel yaşama sahip olmak ve bir ötekine tutkuyla bağlanabilmek yaşanan
birçok soruna karşı ilişkinin bağışıklığını arttıran en önemli besin
kaynaklarındandır. Eğer eşinin yanındayken: anlaşıldığını ve desteklendiğini
hissediyorsa, beğenildiğini ve arzulandığını biliyorsa, dokunmak ve beraber
vakit geçirmek istiyorsa, görünmez bir bağla sımsıkı bağlı olduğunun
farkındaysa ve zayıf hissettiği anlarda şefkatine sığınabileceğinden eminse
sevgi bağlarının kuvvetli olduğu söylenebilir.
Yakın hisseden ve sevgi bağları güçlü olan çiftler, yaşanabilecek birçok
sıkıntıyı sevgi potasında eritip aşılabilirler. Bu esneklik de zorluklara karşı
tahammül düzeyini arttırarak daha etkin çözümler üretilmesine fırsat verir.
İlişki, odun gibi gelen ilk darbede
kırılmak yerine yumuşak bir plastik gibi bir kısmını tolere eder bir kısmını da
geri göndererek zarar görmeden eski haline döner. Eğer eşinizin yanındayken: yakınlık ve
sıcaklıkla dokunmak hiçbir zaman aklınıza gelmiyorsa, size ihtiyaç duyduğunu
fark ettiğinizde gönüllü olarak yanında olmak istemiyorsanız, bir araya
geldiğinizde beğenme ve kendinize yakıştırma hissiyle bütünleşemiyorsanız,
cinsel olarak hiçbir şekilde arzulamıyorsanız ve karşı tarafında sizinle ilgili
benzer durumlar yaşadığına inanıyorsanız sevgi bağlarında yıprandığı
söylenebilir. Bu durum çürük bir halatla yük çekmeye benzer, ne zaman kopacağı
ve altında kalacağınız belli olmaz. Tekrar beslenmediği ve güçlendirilmediği
takdirde, en küçük sorunlar büyüyecek ve eşinizin yaptığı bir çok davranış size
batmaya başlayacaktır.
Saygı ( Kabul, özsaygı, kimliğin onaylanması) : İnsanın
kendiyle barışması ve sahip olduklarıyla değerli hissetmesi için, önem verdiği
insanlar tarafından kabul görmeye ihtiyacı vardır. Kimliğinin, sahip olduğu
geçmişinin, fiziksel özelliklerinin, ailesi ve kültürünün bir öteki tarafından
onaylanması ile özsaygı duygusu sağlamlaşır. Bir yönüyle hayatı boyunca
kendilik duygusunu yaşatacağı ruhsal alanın sınırlarını çizme ve önem verdiği
kişilerin gözünde geçerli kılma anlamına gelmektedir. Eğer eşinin yanındayken;
kendi ailesinin ve kültürünün kabul edildiğini biliyor, ilgi alanlarına ve seçimlerine
önem verildiğine inanıyor, bireysel özelliklerinin ve gelişim alanlarının desteklendiğini
fark ediyor, mesleğinin ve rollerinin onaylandığını görüyor, iletişim ve
paylaşımlarıyla varlığının değerli olduğunu hissediyorsa saygı bağlarının
kuvvetli olduğu söylenebilir. Çiftler tanındığı, değer gördüğü ve saygı
duyulduğunu hissettiği ilişkide, karşı tarafa da benzer duygular hissettirecek
iletişim biçimi oluşturur ve bağlılıkları güçlenir. Eğer eşinin yanındayken;
kendi ve ailesiyle ilgili aşağılandığını hissediyorsa, küçük düşürülmüş ve
değersiz görüyorsa, sürekli eşinin zihnindeki kendiyle ilgili imajları
düzeltmeye çalışıyorsa, seçimleri ve önerileri kale alınmıyorsa, koyduğu
sınırlar tanınmıyor ve teslim olunması isteniyorsa saygı bağlarının ciddi
düzeyde zarar görmüş olduğu söylenebilir. Saygı duyulmadığını, aşağılandığını
ve değersizleştiğini hissettiği ilişkide utanç ve öfke ortaya çıkar. Derinde
yer alan utanç, ilişki içerisinde öfke ve nefret olarak kendini gösterir. Küçük
mevzulardan ortaya çıkan büyük kavgalar buradan beslenir ve alevler iki tarafı
da saracak kadar büyür. Kontrol ve güç mücadelelerinin olduğu diyaloglarda saygısızlık
kırılmaya, kırılma utanca, utanç ta öfkeye dönüşür, en son hali şiddetli
tartışmaya dönüşür.
Güven (Sadakat, Bağlılık, Sahiplenilme) : Bir insan hayatını
sürdürebilmesi için kaygı, karmaşa ve kaos yaşamadan kendini bırakabileceği bir
ötekine ihtiyaç duymaktadır. Yeni doğan
bir çocuğun bilinmezlikler içerisinde temas ettiği ve bağ kurmaya çalıştığı
annesinin varlığıyla kendini yatıştırıp huzur bulmaya çalıştığı gibi. Eş olmak,
herkesten daha yakın olmakla ve güvende hissettirebilmekle mümkündür. Eğer
eşinin yanındayken; sıra dışı bir durum olmadığı takdirde terk edilmeyeceğine
inanıyor, yaşadığı zorlukların eşi tarafından anlaşılacağını ve imkanları
ölçüsünde destek olacağını hissediyorsa, zorda kaldığında ve ihtiyaç duyduğunda
amasız fakatsız bir şekilde eşinin yanında olacağını biliyorsa, ihtiyaç
duyduğunda eşine ulaşabileceğinden eminse ilişkide güven bağlarının kuvvetli
olduğunu söyleyebiliriz. Güven duygusuyla beraber huzur ve mutluluk da artacak,
yaşanan sıkıntılarda iki tarafında daha yapıcı olmasını sağlayacaktır. Eğer eşinin yanındayken; her an
suçlanacağını, beğenilmeyen yönlerinin ortaya çıkacağını, eşine yetemediği, onu
mutlu edemediği ve ansızın terkedileceği gibi düşünceler aklına geliyorsa güven
bağlarının zayıf olduğu söylenebilir. Çoğu zaman kaybetmekten ve terk
edilmekten korktukları için karşı tarafı daha çok kontrol etmeye çalışacak,
karşı taraf boğulup uzaklaşmak isteyecek fakat bu durum terk edilme korkularını
daha da arttıracağı için kısır döngü halinde tekrar eden tartışmalara
dönüşecektir.
Eğer sevgi, saygı ve güven temelinde sağlıklı bir ilişki
yaşıyorsanız, sahip olduğunuz zenginliğin farkında olmanız çok önemli. Farkında
olursanız değerini bilirsiniz, hassasiyet gösterirsiniz ve hayatınız üzerinde
olumlu etkisinin devamını sağlarsınız. Besledikçe beslendiğiniz bu ilişki,
hayatınız boyunca şifa kaynağınız olur ve varlığınızı anlamlandıran en büyük
servetiniz haline dönüşür.
Eğer bu kaynaklarınız zayıflamış, ilişkiniz yıpranmış ve
yaşanamaz hale gelmeye başlamışsa önünüzde üç seçenek vardır. Birincisi, bu
haliyle gittiği yere kadar götürelim deyip kendinize de eşinize de en büyük
haksızlığı yaparak sürünceme de bir ilişkiyi devam ettirmek; İkincisi, bu
ilişki uğrunda çaba sarf etmeye dönük isteğim ve düzelmesine dair ümidim yok
deyip ayrılmaya karar vermek; Üçüncüsü ilişkiyi veya evliliği onarmaya, daha
yaşanılabilir hale getirmeye dönük bir sürece başlamaya karar vermektir. Bu üç seçenekten biri ile ilgili karar almak
sorumluluk gerektirdiği için gizli olan bir dördüncü seçenek daha vardır, o da
hata yapma korkusuyla kararsız kalmaktır.
Bir çeşit donma hali olan kararsızlıktan sıyrılıp birinci
seçeneği seçerseniz, freni patlamış bir kamyon gibi olacak yüksek ihtimale yoldan
çıkarak kaza yapacaksınız, düşük ihtimalle de yokuş bitecek ve düz yol
geldiğinde zaman içerisinde yavaşlayarak süreci kontrol altına alacaksız.
İkinci seçeneği seçecek olursanız ve anlaşmalı boşanma dilekçesi verdiğiniz
takdirde tek celse de boşanır yeni hayatlar kurarsınız, yok sadece bir taraf
isterse ya da çekişmeli olursa yine boşanırsınız ama iki tarafa da daha çok
zarar vereceği için yeni hayatlarınızı kurmanızı biraz zorlaştırabilir.
Eğer üçüncü seçeneği seçip ilişkiyi devam ettirmeye karar
verecek olursanız sevgi, saygı ve güven temelinde ilişkinizi yeniden
yapılandırmanız gerekebilir. İlişkinizi bütün olarak bir gözden geçirmeniz,
güçlü olan yanlarına sahip çıkıp zayıf olan taraflarını güçlendirmeniz, geçmiş
olumsuz yaşantıların izlerini silmek ve yaraları iyileştirmeye dönük yakın
ilişkiler kurmanız, kırgınlıkların öfkenin uygun bir şekilde ifade edilmesi ve
yaşanılanların kabul edilip sindirilmesine dönük paylaşımlar yapmanız bu
süreçte ciddi değişimler oluşturabilir. Kendiniz ifade etme ve eşinizi
dinleyebilme konusunda zorlanmıyorsanız bu süreci yardım almadan da atlatmanız
mümkün olabilir. Konuşmaya başladıktan sonra kurulan iletişim, paylaşımlar
yerine güç mücadelesine dönüşüyor, haklılık haksızlık tartışmasına bağlanıyor,
kontrol çabalarına giriyorsanız bir çift terapistinden profesyonel destek
almanız yararlı olacaktır.
Şanver YEREBAKAN
Klinik Psikolog / Psikoterapist